AYARLARIMIZLA OYNAMA TV!


Ayarlarımızla oynama TV!. Biz senin ayarlarınla oynuyor muyuz?

Merhaba okuma sevdalısı güzel insanlaaar.

Akşamın bi köründe,  akşam yemeği rehaveti henüz üzerimde, çayım ve cigaram elimde,

(bu arada,'gençler için' cigara sağlığa zararlıdır şeklinde uyarımı da yapayım.)
laptop'um karşımda bir şeyler karalamaya çalışacağım   :)))

Bir kaç gündür "ne yazayım??" diye düşünüyorum, bulamıyorum. Üretimin o sancılı süreci  içinde umarsızca kıvranırken  (haha haha ha) baktım ki bir türlü olmuyor;
En iyisi, benim için malzemesi en bol olan,  en iyi yerden  gideyim dedim: "TV" ve "TV reklamları".
Şu TV konusunda o kadar doluyum ki(!), bana buradan bolca malzeme çıkar.
-------
Vira Bismillah diyerek acımasızca gireyim yazıma...

Televizyonun ilk mucidi John Logie Baird ve daha sonradan geliştiricisi olan Philo Taylor Farnsworth bir öngörü ile; geliştirdikleri o zımbırtının günümüzde nasıl bir yozlaştırma ve kitle telkin mekanizması haline getirildiğini görebilselerdi, yaptıkları işe yine de devam ederler miydi acaba? 
Bu sorunun cevabını asla bilemeyeceğim(iz) için, 
olmuş ile ölmüşe çare yok deyip, yazıma odaklanayım. 
Tv denen mekanizmanın algılarımız üzerimizdeki etkileri malum! Diziler hayatımıza yön veriyor, yaşam biçimimizi belirliyor. Reklamlar hangi ürünü kullanacağımızı bize öğretiyor (!!!) 

Google Reklamları


Siyasi seçim zamanlarında propaganda faaliyetlerini, siyaset açık oturum programlarını, izdivaç programlarını(!), kimin eli -kimin cebinde sözde magazin programlarını, spor tartışma oturumlarını saymıyorum bile! Onlar benden uzak olsun, ben onlardan! 
Tv Diktası altına girmişiz haberimiz yok!
Neyse fazla uzatmadan; yine eskilerden açıp mevzuyu sizleri eskilere götüreyim. O günleri hatırlayanlar için nostalji olur hem!

70'li yıllar..
Günümüzdeki tabiriyle "Marketing" anlayışının o yıllarda  henüz bilinmiyor olması hasebiyle piyasada hem ürün, hemde marka çeşitliliği fazla yok!
Bu durum reklam sektörünü de etkiliyor haliyle!.
O zamanlar televizyon tek kanallı,
siyah-beyaz ve mazbut bir şekilde eğlence-haber-bilgilendirme amaçlı kullanılarak aslında kendi yaradılış naturası' na uygun hizmet veriyor.
REKLAMLARDA dönemin şartlarına uygun!..
Tv reklamlarında kimi markalar birbirlerine atıf yaparken,
karşısında rakip olmayan, kendi alanlarında tek markalar, kendi ürününü ön plana çıkartmak yerine, ürünü kullanmaya teşvik edici yayınlar yapıyorlar. Bildiğiniz Kamu Spotu türündeki yayınların ilk atası mahiyetinde!

BUNLARDAN BİRİ DE, .................?
istanbul efendisi ephendy murat
meşhur markanın ürünü :)
Aslında algılarımıza dikte eden bir çok reklam var...
Ama ben içlerinden kendimce en spesifik olanı seçtim . :
Hani şu meşhur markanın ürünü olan "tuvalet kağıdı"...

Markamız alanında tek olduğu için reklamlarını özendirici ve kullanmaya teşvik edici şekilde hazırlıyor.
Çünkü o yıllarda tuvalet kağıdı kullanımı yaygın değil!
Muhafazakar kesim gelenekçi sebeplerden,
Dar gelir gurubundaki insanlar da; ekonomik sebeplerle lüzumsuz masraf sayıp, evin gider kalemine eklemiyordu tuvalet kağıdını.
----------------------------------------------------
Çocukluktan aklımda kalan bir reklam sahnesini paylaşayım sizlerle:

İki hanımefendi bir misafirlikte. Hanımlardan biri lavabodan geliyor, suratı biraz limoni,
diğer arkadaşına şikayet eder gibi (fısıldayarak) diyor ki:

   -Tuvalet kağıdı bulamadım! Biliyor musun, biz tuvalet kağıdı kullanıyoruz.

Arkadaşı da, o'na doğru eğilerek kısık sesle cevaplıyor:

   -Bizde!
----------------------------------------------
Uzun yıllar siyah - beyaz ekranda markamızın; reklam olup-olmadığı tartışılır yayınlarını izledik.
80'li yılların ortalarına doğru ülkemizde olgunlaşan ekonomik şartlar, piyasalar üzerine yeni politikalar belirlenmesi, sanayi teşvikleri  vb. sebeplerle marka ve ürün bolluğu ile tanıştık.

E doğal olarak bizimkinin karşısına yeni bir marka çıktı..
Bu durum ile birlikte reklam yayını da değişti tabii.
Zirvedeki yerini kaptırmamak için rekabetçi reklamlar yayınlamaya başladı.
Rakip markaya karşı bir üstün özelliği olması gerekiyordu:

Motto'su:
yeni Se..... suya değer değmez erir dağılır.
oldu.

Uzun yıllar, tuvalet kağıdının iyisinin suya değince eriyip dağılan olduğuna inandırıldık.

<<< Tabiii diğeri suya atılınca erimiyordu, kazık gibi kalıyordu. iyisi suda hemencecik eriyip - dağılıp gidendi. Tv öyle söylüyordu, yalan olsa söylenir miydi hiç? >>>

90'lı yılların son demlerinde (ki çoğunuz hatırlayacaktır.) algı değiştirildi. Bu sefer tuvalet kağıdının dayanıklı ve kolay dağılmayanının makbul olduğuna inandırıldık. Üzerine bozuk paralar koyarak yapılan testleri hatırlarsınız. Böylece  dayanıklı olanın en iyisi olduğu kafamıza kafamıza sokuldu.

(Biliyorum değerli okurum sıkıldın.. bitiriyorum az kaldı ....)

Tv ne gösterirse onu hemen kapıyoruz.. (hadi bakalımm bunu yiyeceksin hammm yap bakiiimm)

Tuvalet kağıdı, bunun gibi binlerce örnekten yalnızca bir tanesi..

Kimi zaman o şekilde olan,
Kimi zaman bu şekilde olan rağbet gördü.
Kimlerin hangisinden ne çıkarı varsa insanları o yöne sürdü......

Sıkıcı yazılarıma katlandığınız için teşekkür ediyorum.
.................................

Ben mi???
Ben hala yumuşak ve suda atılınca dağılıp eriyenlerden kullanıyorum.

 - Ohhşşş yumuşacıkkkkkkk.....
istanbul efendisi
AYARLARIMIZLA OYNAMA TV! AYARLARIMIZLA OYNAMA TV! Reviewed by Ephendy on 7/30/2017 Rating: 5

Birileri 10 yorum ve bir o kadarda bıdı bıdı yapmış!

  1. Adsız8/04/2017

    Bence gayet keyifli bir yazı :)

    YanıtlaSil
  2. Yazınızı keyifle okudum. Daha çok reklamlar üzerinden gitmişsiniz. Ah bir de o Türk dizileri. Rezaletlik konusunda tek geçerim. Sadece ortalama 10 yılda bir efsanevi dizi gelir onun da 40-50 sezon yapar cılkını çıkarırlar...

    Türkiye'de televizyon sektörünün sadece ve sadece para olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir denetleme olmadığının da farkındayım. Halk (izleyen) kesime ne olduğu kimsenin umurunda değil. Sadece RTÜK "lan" kelimesini sansürlesin o kadar...

    Kalemine sağlık hocam. Bu tarz eleştiri tadında yazılarını bekliyor olacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Kaan Değerli yorumun için çok teşekkür ederim.
      çok büyük rantların döndüğü TV - 3 kuruşluk ucuz diziler - ve Reklamlar konusunda yazımda da belirttiğim gibi çok doluyum.. Hem vaktimizi çalan hemde bize hiç bir şey kazandırmayan TV hakkında yazıalarım gelecektir.

      Sağlıcakla Kal.

      Sil
  3. Kültürel ve dinî yönden yozlaşmamızın en büyük araçlarından biri olmuştur TV. Ayarlarımızla oynuyor ve oynamaya da devam edeceğe benziyor. Son zamanlarda bu konudaki birinciliği internete kaptırsa da başa oynamaya devam edecektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim Recep bey.

      Bir toplumu yok etmek için tank tüfek eskidendi. şimdi kültürel yozlaşma var. dede/nine ile torun arasına uyuşmazlık sok, bir nesil sonra o toplumu sen yönetirsin. işin özü bu...

      Sil
  4. Yozlaştırma ve kitle telkin kelimesi çok güzel tarif etmiş zaten...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim Barış bey.

      Sil
  5. Pek tv izleyen birisi değilim
    Hele ki o haftanın her gününe en az 2dizi sığdıran kitle var ya kaç seyhan diyorum kaç bunlar seni ham eder ������
    Bennhaftanın bir gününü bir diziye (avlu) zor ayırıyorum bu insanlar nasıl bu kadar kendilerini bile göre zehirliyor anlamıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Avlu benimde izlediğim bir dizi. son zamanlarda biraz baydı ama genede izlettirebiliyor kendini..

      insanların vakti bol demek ki, magazinlere , dizilere bol vakitleri var. daha iyi işler yapabilecekken, ömrünü tv ye diziye ayırmak niye.. :(

      Sil

1. Lütfen sadece yazı hakkında yorum yazınız.
2. Küfür / Argo / Hakaret içeren yorumlar yayınlanmayacaktır.
3. İçeriğinde e mail adresi ve URL bağlantısı barındıran yorumlar yayınlanmayacaktır.
4. O sebeple yorumlarda site adresi paylaşmamanız rica olunur.
5. Diğer sorularınız için yorum kısmı'na yazmak yerine iletişim sayfasını kullanabilirsiniz.

istanbul efendisi
Blogger tarafından desteklenmektedir.
çizgi roket
youtube kanal abonelik ikonu